Belirli konularla ilgili duruşumuza dair sıkça sorulan bazı soruları ve yanıtlarımızı sizler için derledik.
Hedefimiz, tesislerimizde enerji tüketimimizi azaltarak ve yenilenebilir enerji kullanımını artırarak CO₂ emisyonlarını sürekli olarak azaltmak oldu; bu hedefimizi mevcut durumda da gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bizim için en doğru yol bu ve buna büyük bir kararlılıkla sadık kalıyoruz. Ayrıca 2022 ve 2023 yıllarında, geride kalan CO₂ emisyonlarımızı dengelemiş bulunuyoruz. Ancak bu süreçte, CO₂ emisyonlarını engelleme ve azaltma önlemlerinin yanında bir ek önlem olarak "dengelemenin" prensipte doğru bir fikir olsa da, pratikte -en azından şimdilik- gerçek emisyon azaltımlarına güvenilir bir şekilde yol açmadığını tespit ettik. Bu nedenle, CO₂ dengeleme projelerine yaptığımız yatırımları şimdilik durdurma kararı aldık. Bu tedbirin yerine; tesislerimizde karbon ayak izimizi azaltma faaliyetlerine yatırım yapmayı tercih ettik. Örneğin; pizza üretimimizde kullanılan hibrit fırınlar, pizzaların yeşil elektrikle pişirilmesini sağlıyor. Bu değişiklikle birlikte, 2022 ve 2023 yıllarında olduğu gibi, Dr. Oetker tesisleri 2024 yılı itibarıyla artık iklim nötr olarak kabul edilmeyecek. Tüm bunlara ek olarak, Bilimsel Tabanlı Hedefler Girişimi (Science Based Targets initiative - SBTi) taahhüdümüzle, CO₂ emisyonlarının engellenmesi ve azaltılmasına daha fazla odaklanmayı amaçlıyoruz.
Tüm çalışanlarımızın, ailelerinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ve sosyal hayata katılabilmeleri için adil bir maaş alması bizim için önemlidir. Bununla kastettiğimiz, besleyici gıdalara erişim, uygun fiyatlı konut, yeterli giysi, güvenli ulaşım, yeterli eğitim, sağlık hizmetlerinden faydalanma ve birikim yaparak tasarruf edebilme imkanıdır. Dr. Oetker'in faaliyet gösterdiği ülkelerdeki yaşam maliyeti verilerine dayalı olarak bu gereksinimleri yerine getirip getirmediğimizi düzenli olarak değerlendiriyoruz.
Genetik mühendisliğinin kullanımı, dünya genelinde değişkenlik gösteren derecelerde kabul görmekte, AB ülkelerinde ise kullanımına şüpheyle yaklaşılmaktadır. Özetle, Dr. Oetker genetik olarak değiştirilmiş herhangi bir ham madde kullanmamaktadır.
Sadece Almanya'da yaklaşık 1.500 farklı ham madde işliyoruz ve bunların yüzde 95’ten fazlasını Avrupa’dan tedarik ederken, geri kalanını dünyanın dört bir yanından temin ediyoruz. Yakın çevrede bulunmayan ham maddeleri ise doğal yetişme bölgelerinden sağlıyoruz. Bu durumu, dünyanın daha az gelişmiş bölgelerine olumlu bir katkı sağlama fırsatı olarak görüyoruz. Sürdürülebilirlik Beyanımız kapsamında iki önemli hedefimiz var: 2025 yılına kadar tedarik zincirlerimizde insan haklarına yönelik özen yükümlülüğünü hayata geçirmek, insan hakları ihlalleriyle ilgili mevcut ve potansiyel riskleri belirleyerek bunlara uygun şekilde yanıt vermek ve ham maddelerimizin yetiştirilmesi için ormanların yok edilmediğinden emin olmak amacıyla ormansızlaşmadan arındırılmış tedarik zincirleri oluşturmak.
Dondurulmuş pizza ve müsli, genel olarak yoğun işlenmiş gıdalar olarak eleştirilmektedir. Bu nedenle, bu ürünleri nasıl ürettiğimizi daha ayrıntılı olarak sizlere açıklamak istiyoruz.
Pizzalarımız ve müslilerimiz, herhangi bir tüketicinin evinde bir pizza ya da müsli hazırlamak için marketten satın alabileceği temel malzemeleri içerir. Pizzalarımızın hamuru; un, maya, bitkisel yağ, tuz, bazen bir miktar şeker ve su ile hazırlanır. Çeşidine bağlı olarak, üzeri için domates sosu, peynir, sosis, sucuk, salam, ton balığı veya sebze kullanıyoruz. Müsli çeşitlerimiz ise yulaf ezmesi, çeşitli tahıllar ve çeşidine göre fındık, badem, bal, çikolata parçacıkları veya kuru meyve içerir.
Bu saydığımız içerikleri temin ederken, minimum düzeyde işlenmiş olmalarına özen gösteriyoruz. Ayrıca düzenli olarak pestisit, küf ve diğer kalıntılar açısından kontroller sağlıyoruz.
Tüketicilerimizin bilinçli beslenmeye yönelik artan taleplerine paralel olarak, 15 yılı aşkın süredir tuz, yağ, şeker ve katkı maddelerini azaltmak için gönüllü çalışmalar yürütüyoruz. Dondurulmuş pizzalarımızdaki tuz içeriğini yüzde 20’den fazla, müsli çeşitlerimizdeki şeker içeriğini ise seriye bağlı olarak yüzde 23 ile 29 arasında azalttık. Ayrıca, bazı ülkelerde şekersiz müsli seçenekleri de sunuyoruz. Pizzalarımızda ve müslerimizde katkı maddelerini de bu yaklaşımla azalttık. Yeni teknolojiler sayesinde, pizza tabanlarımızın büyük bir çoğunluğu katkı maddesi içermiyor. Tıpkı bir zanaatkârın veya evde yemek hazırlamak isteyen bir tüketicinin karşılaştığı gibi bazı ürünlerimizde yer alan koruyucu maddeleri tamamen ortadan kaldırmamız mümkün değil. Bunun sebebi, ürünlerin raf ömrü boyunca kalitesini koruması, tat ve görünümünde değişiklik olmamasıdır. Ancak yalnızca gerekli olduğu kadar katkı maddesi kullanıyor, mümkün olduğu durumlar hiçbir katkı maddesi eklemiyoruz. İçerik listelerimizde kullanılan tüm bileşenleri açıkça belirtiyoruz. Katkı maddeleri ve aroma vericiler hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
2020 yılında kabul ettiğimiz Dr. Oetker Sürdürülebilirlik Beyanımız kapsamında, 2025 yılına kadar tüm pizzalarımızda ortalama tuz içeriğini 100 gramda 1 gramdan fazla olmayacak şekilde belirlemeyi hedefledik. Tüm müsli ve tatlılarımızda ise şeker içeriğini yüzde 15 azaltmayı amaçlıyoruz. Ayrıca, yağ oranını düşürerek ve lif ile protein içeriğini artırarak pizzalarımızın ve müslerimizin besin değerlerini iyileştirdik ve belirli katkı maddelerini ürünlerimizden tamamen çıkardık.
Bu alandaki çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmekteyiz. Reçetelerimizi bu hedeflerimiz doğrultusunda sürekli olarak geliştiriyor ve daha sürdürülebilir yeni ürünlerimizi tüketicilerimizle buluşturmaya devam ediyoruz.
Gıdalarda veya gıda olarak kullanılan böcekler, herkes için çok farklı anlamlar taşıyabilir: Kimi için bir lezzet unsuru veya protein kaynağıyken, kimileri için alışılmadık bir besin türüdür.
Avrupa Birliği’nde böcek veya böcek bileşenleri içeren gıdalar, "yeni gıdalar" (novel foods) olarak kabul edilir ve Yeni Gıda Yönetmeliği kapsamında düzenlenir. Tüketicileri korumak amacıyla, gıda üreticilerinin bu bileşenleri ürünlerinin içerik listesinde belirtmesi ve ayrıca bir alerjen uyarısı eklemesi zorunludur. Böylece tüketiciler, ürün etiketini inceleyerek bu bileşenlerin kullanımı hakkında bilgi edinebilir.
Şu anda ürünlerimizde bahsi geçen yeni gıdaların hiçbirini kullanmıyoruz ve gelecekte de kullanma planımız bulunmamaktadır.
Şellak (E904) ve Karmin (E120) ise yeni gıdalar kategorisine girmez; bu katkı maddeleri 30 yılı aşkın süredir onaylı olup gerekli güvenlik testlerinden başarıyla geçmiştir.
Şellak, genellikle belirli meyve türlerinin kaplamasında kullanılır. Bunun yanı sıra kahve çekirdekleri, gıda takviyeleri, şekerleme ve çikolata gibi ürünlerde de kullanımına izin verilmektedir. Karmin ise doğal kaynaklardan elde edilen bir gıda boyası olup gıdalara yoğun kırmızı renk verir. Bu iki katkı maddesini daha çok dekor ürünlerimizde kullanıyoruz. Her zaman mümkün olduğunca az, sadece gerektiği kadar kullanım prensibini benimsiyoruz.
Türkiye’de ürettiğimiz tüm ürünler şellak ve karmin içermeyecek şekilde üretilmektedir. Sadece yurtdışında üretimi gerçekleşen dekor serisi ürünlerimiz olan; Süsleme Glazürü ve Kırmızı Jel Renklendirici ürünlerimizde karmin mevcuttur. Bu ürünler de Türk Gıda Kodeksi’nin
ilgili tüm yönetmelik ve tebliğlerine uygun şekilde üretilmektedir.
Dr. Oetker olarak çikolatayı sevdiğimiz bir sır değil; çikolatalı kekten çikolatalı kurabiyeye kadar lezzetli çikolatalı ikramlar yaratmanıza yardımcı olmak için her yıl yaklaşık 9.200 ton kakao tozu satın alıyoruz.
Tedarik ettiğimiz kakao tozumuzun %99'u Rainforest Alliance Certified sertifikalı.
Bu sayede biyoçeşitliliği koruyor, çiftçi topluluklarına destek sağlıyor ve orman tahribatını önleyebiliyoruz.
Kakao tedarik yolculuğumuz hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak için RFA sayfamızı ziyaret edebilir veya Rainforest Alliance web sitesini inceleyebilirsiniz.
Dr. Oetker Sürdürülebilirlik Beyannamemiz doğrultusunda, 2025 yılı itibarıyla dünya genelinde yalnızca kafessiz yumurta ve yumurta bileşenleri kullanma sözü veriyoruz. Avrupa’da bu uygulama zaten tamamen hayata geçirilmiş durumda ve uluslararası alanda şu anda %98,5 oranında uygulanmaktadır.
Bu gerekliliği, ilgili teknik şartnamelerimizde ve tedarikçi sözleşmelerimizde açık bir şekilde belirtiyoruz. Uygulama, ayrıca ilgili sertifikalarla doğrulanabilmektedir. Yeni satın alınan şirketler için ise, mevcut tedarik sözleşmeleri doğrultusunda en fazla üç yıl sürebilecek bir geçiş dönemi tanıyoruz.
Gıda israfı ne kadar azalırsa, iklim ve çevre için o kadar iyi olur. Ancak, Dr. Oetker gibi gıda üreticilerinin bu konudaki doğrudan etkisi göreceli olarak küçük kalmaktadır. Almanya’da yapılan güncel araştırmalara göre, gıda israfının yalnızca %18’i üretim aşamasında gerçekleşmektedir.* Bu veriye rağmen, israfı daha da azaltmayı hedefliyoruz. Sürdürülebilirlik Beyanımız, 2025 yılına kadar üretim sürecimizdeki gıda israfını %25 oranında azaltmayı öngörmektedir.
Sorumluluğumuzun doğrudan etkimizin ötesine geçtiğine inanıyoruz. Uygun ürün ve porsiyon boyutları, en uzun raf ömrünü sağlama ve tüketicileri son tüketim tarihi konularında bilinçlendirme gibi önlemlerle, dolaylı yoldan gıda israfını en aza indirmeye katkıda bulunuyoruz.
Ayrıca, tedarikçilerimizle gıda israfı konusunda yakın bir diyalog sürdürüyoruz. Peki, kalite kriterlerimizi karşılamadığı için iade ettiğimiz ham maddelere ne mi oluyor? Bunun için, tedarikçilerimizin büyük bir çoğunluğu iade edilen kullanılabilir ham maddeleri sorumlu bir şekilde yeniden değerlendirmektedir.
*Kaynak: Johann Heinrich von Thünen Enstitüsü (TI) – Almanya Federal Gıda, Tarım ve Tüketici Koruma Bakanlığı (BMEL) adına, Stuttgart Üniversitesi iş birliğiyle gerçekleştirilen “Almanya’da Gıda İsrafı – 2015 Temel Araştırması” (2019).
Dr. Oetker olarak, 2025 yılı sonuna kadar ormansızlaşmaya karşı üretim zincirleri kurmayı hedefliyoruz. Bu hedefi Dr. Oetker Sürdürülebilirlik Beyanımızda yer alan bir ilke olarak kabul ettik. Genel olarak, tarım arazisi elde etmek için ormansızlaşma küresel bir sorundur. Ormanlar sadece devasa karbon rezervuarları olmakla kalmaz, aynı zamanda havamızı filtreler. Aynı zamanda biyoçeşitliliğin korunmasında kritik öneme sahip olup, insanlar ve hayvanlar için önemli yaşam alanları sağlar.
"Orman" ve "ormansızlaşma" tanımlarını yaparken, Accountability Framework Initiative (AFI) kriterlerini baz alıyoruz. Bu kriterler, "kesim tarihi" olarak 01.01.2020'yi belirler – bu tarihten sonra, Dr. Oetker için ham maddelerin üretildiği alanlarda hiçbir ormansızlaşma olmamalıdır. Peki neden "dönüşümden arındırılmış" bir yaklaşımı benimsiyoruz? Ürünlerimizin üretimi için; ormanların tahrip edilmesini istemiyor, aynı zamanda sulak alanlar, savanlar ve çayır gibi diğer ekosistemlerin de tarım alanlarına dönüştürülmesini istemiyoruz.
Hızlı ilerleme kaydedebilmek için, ilk olarak ormansızlaşma riski yüksek olan ürün gruplarına odaklanıyoruz: Bunlar arasında soya, palm yağı, kakao, Brezilya’dan gelen şeker kamışı ve kağıt bazlı ambalajlar yer alıyor. Aynı zamanda hayvan yemlerinin ve mera alanlarının yetiştirilmesi için büyük toprak alanlara ihtiyaç duyan et, süt ürünleri ve jelatin de bu grupta yer alıyor. Bu gibi yüksek riskli ham maddeler için, tedarikçilerimizle bireysel çözümler geliştiriyor, yeni satın alma standartları belirliyor ve hedeflerimize uyumlu şekilde ileriyoruz.
Mineral yağlar birçok durumda gıdalara bulaşabilir. Mineral yağ kalıntılarının gıda ürünlerinde bulunma sorunu birkaç yıl önce kamuoyuna duyuruldu ve konu hakkında aldığımız önlemler aşağıdaki gibi:
Tüm ambalaj baskıları, mineral yağsız mürekkeplerle yapılmaya başlanmıştır; ambalaj tasarımı kapsamında, ürün bazında daha fazla koruyucu önlem alınmış ve bunlar düzenli olarak gözden geçirilmektedir.
Elbette, sadece gıda endüstrisi için yetkililer tarafından açıkça onaylanmış ve zararsız kabul edilen yağlar (örneğin, beyaz yağ olarak bahsi geçenler) tedarik/üretim zinciri boyunca, ürünle teması olabilecek alanlarda kullanılmaktadır.
Tedarik edilen ham maddelerde mineral yağ kalıntılarından kurtulmak veya en aza indirmek için, tedarikçilerimizle düzenli olarak iletişim halindeyiz. AB mevzuatına göre sadece belirtilen limitleri aşmayan ham maddeler üretim için onaylanmaktadır.
Ayrıca, 2019 yılından itibaren bazı ürün grupları için mineral yağ hidrokarbonları (MOH) ile ilgili kılavuz değerler belirlenmiştir. Ürünlerimizi bu temele dayanarak düzenli olarak test etmekteyiz.
Bir süredir, ham madde, çeşitli üretim aşamaları, ambalaj, son ürün gibi aşamalarda geliştirilmiş şekilde kontroller yapıyoruz. Hem bağımsız enstitüler aracılığıyla hem de kendi içimizdeki hidrokarbon analizlerimizle; potansiyel bulaşı kaynaklarını tespit ediyor ve alınan önlemlerin etkinliğini düzenli olarak kontrol ediyoruz.
Nutri-Score ve diğer şeffaflık girişimlerimizin hayata geçirilmesiyle, tüketicilerimizin bilinçli alışveriş kararları vermesini desteklemeyi ve gıda seçimlerinde en iyi rehberliği sunmayı hedefliyoruz. 2023 yılı sonunda Nutri-Score’u İspanya, Hollanda, Portekiz, İsviçre, Almanya, Fransa, Belçika ve Lüksemburg’da uygulamaya başladık. Böylece, bu pazarlarda Nutri-Score kapsamına giren tüm Dr. Oetker marka ürünlerinin ambalajlarının ön yüzünde bu etiketi görmek mümkün hale geldi. Nutri-Score’un kabul edilmediği ülkeler için ise gelecekte benzer bir etiketleme sistemi sunulacak.
Farklı ülkelerden temin ettiğimiz çeşitli bitkisel yağları kullanmaktayız. Palm yağını ise ağırlıklı olarak Endonezya ve Malezya'dan tedarik ediyoruz.
Palm yağı tüketimini mümkün olduğunca düşük tutmaya çalışıyoruz, ancak günümüz koşullarında tamamen vazgeçmenin uygulanabilir ya da mantıklı bir çözüm olmadığını düşünüyoruz. Güncel araştırmalara göre, ayçiçek yağı veya kolza yağı üretimi, palm yağı üretimi için gerekli tarım arazisinin neredeyse beş katını gerektiriyor. Ayrıca, hindistan cevizi yağı veya shea yağı gibi birçok yağ türü için Sürdürülebilir Palm Yağı Yuvarlak Masası RSPO'ya benzer standartlar henüz oluşturulmamış durumda. Bu nedenle, bu yağların yetiştirildiği ülkelerde olası ekolojik ve sosyal etkileri değerlendirmek şu an için oldukça zor.
Bununla birlikte, 2011 yılından bu yana RSPO üyesiyiz ve sürdürülebilir palm yağını küresel pazarda standart hale getirmekte kararlıyız. Orman alanlarının tahribatına karşı önlem olarak, yalnızca RSPO’nun "Segregated" (Ayrılmış) standardına uygun palm yağı kullanmayı hedefliyoruz. Doğrudan satın aldığımız palm yağının %90’ından fazlası hâlihazırda bu hedefe uygun olarak tedarik ediliyor. Dr. Oetker’in "Segregated" (Ayrılmış) ve "Mass Balance" (Denge Yönetimi) palm yağı alımına dair güncel bilgilere ulaşmak için, RSPO’nun web sitesini ziyaret edebilirsiniz: Dr. August Oetker KG | Member | RSPO - Roundtable on Sustainable Palm Oil.
Yeni şirket alımlarında, mevcut tedarik sözleşmelerinin devralınması gerektiğinden geçiş süresi tanıyoruz. Bu sözleşmeler, henüz "Segregated" standardına uygun olarak sertifikalandırılmamış ham maddeleri veya ürünleri içerebilmekte. Ancak, hedeflerimiz doğrultusunda en fazla üç yıl içinde şirketlerin "Mass Balance" standardını karşılaması, en fazla beş yıl içinde ise "Segregated" standardına geçiş yapması gerekmektedir. Özellikle emülgatörler gibi palm yağının yalnızca küçük bir bileşen olduğu ham maddeler için, "Segregated" kalitesinde tedarik sağlamak zaman zaman zorluk yaratabilmektedir.
Bütün bunlara ek olarak, RSPO’nun Paylaşılan Sorumluluk gerekliliklerine tam uyum sağlamakta kararlıyız. Daha fazla bilgi için İnsan Hakları Politikamız ve Tedarikçi Davranış Kurallarımıza başvurabilirsiniz.
Sürdürülebilirlik Beyannamemiz çerçevesinde, 2030 yılına kadar yalnızca geri dönüştürülebilir, yeniden kullanılabilir veya kompostlanabilir ambalajlar kullanmayı, mümkün ve uygulanabilir olduğu her durumda plastik kullanımını tamamen önlemeyi hedefliyoruz.
İnceleme ve değerlendirmelerimiz sonucunda, bazı durumlarda plastiğin hala kağıda kıyasla daha iyi bir ambalaj malzemesi olduğunu gözlemliyoruz. Plastik, yüksek düzeyde ürün güvenliği sağlar ve hafif bir malzemedir. Bu durum da hem gıda güvenliği hem de ürün taşımasındaki karbon ayak izini olumlu yönde etkiler. Elbette, ambalajda kullanılan malzeme miktarını en aza indirmek için sürekli olarak değerlendirmeler yapıyoruz.
Ayrıca, plastik ambalaj bileşenlerimizin mümkün olduğunca geri dönüştürülebilir olmasını sağlamak için sürekli olarak çalışıyoruz. Ağırlıklı olarak kullandığımız tek malzemeden oluşan (mono-materyal) plastiklerin belirli avantajları bulunmakta. Şeffaf ve açık renkli plastikler, geri dönüşüm ayırma sistemleri tarafından genellikle hatasız bir şekilde tanımlanabilmekte ve doğru malzeme akışlarına yönlendirilebilmektedir.
Elbette, alternatif ambalaj malzemeleriyle ilgili pazarı yakından takip ediyoruz. Ancak mevcut geri dönüşüm sistemleri birçok plastik alternatifini henüz geri dönüştürememektedir.
Sürdürülebilir ambalaj geliştirme konusundaki bir sonraki adımımız, mümkün olan en yüksek oranda geri dönüştürülmüş malzeme kullanmaktır. Kağıt veya kartondan yapılan ambalaj malzemelerimizde bu oran, kullanılan malzemeye bağlı olarak %70 ila %80 arasındadır.
Mevcut düzenlemelere göre, gıda ambalajlarında geri dönüştürülmüş malzeme kullanımı neredeyse hiç mümkün değildir ve mümkün olduğunda da yalnızca çok sınırlı koşullar altında gerçekleşebilir. Örneğin, gıda ile doğrudan temas eden geri dönüştürülmüş plastiklerin, kapalı döngü olmayan malzeme kaynaklarından elde edilmesi yasaktır. Gıda için geri dönüştürülmüş malzeme kullanımını önemli ölçüde artırmak amacıyla, Avrupa Birliği'nin onay gerekliliklerini revize etmesi gerekmektedir.
Sürdürülebilir aksiyonlar almak, yenileyici iş yapış biçimine doğru yolculuğumuzun temel taşıdır. Amacımız yalnızca dünyaya olan olumsuz etkimizi azaltmak veya ortadan kaldırmak değil, aynı zamanda çevremizi iyileştirmek ve bununla birlikte hem insanların hem de hayvanların yaşam koşullarını güçlendirmektir. Dr. Oetker için bu, temellerini bugünden attığımız yaşanabilir bir gelecek için kritik bir unsurdur.
Bu yaklaşıma örnek olarak yenileyici tarım yöntemlerini verebiliriz. Bu yaklaşım, toprak sağlığını iyileştiren, su döngülerini güçlendiren ve biyolojik çeşitliliği artıran bir üretim modeline dayanır. Sonuç olarak, daha verimli topraklar oluşur; bu topraklar daha fazla karbon tutar, su depolar, besin maddesi açısından zenginleşir ve dolayısıyla daha az gübre ve pestisit gerektirir. Uzun vadede bu yöntem, iklim koruması, biyolojik çeşitlilik, su dengesi ve yoğun hava koşullarına karşı direnç açısından önemli iyileştirmeler sağlar.
Dr. Oetker, şu anda yenileyici tarımın çeşitli formlarını teşvik etmek ve bu yöntemle üretilen ham maddeleri tedarik etmek için bir proje yürütmektedir. Projenin ilk aşaması, buğday ve tahıllar ile şeker pancarından elde edilen şeker gibi temel ham maddelere odaklanmaktadır. Bu kapsamda 2023 yılı itibarıyla pilot projelerin hayata geçirilmesi planlanmaktadır.
Tuz, vücudun sıvı dengesini koruma ve kan basıncını düzenleme gibi hayati işlevler için gereklidir. Ancak fazla tuz tüketimi uzun vadede yüksek tansiyona yol açabilir. Bu nedenle, Dr. Oetker ürünlerindeki tuz oranını mümkün olduğunca düşük tutmaktadır.
Bir yandan, sofra tuzu pizza hamurlarında önemli bir bileşendir ve lezzet katmak için eklenir; diğer yandan, birçok ham madde zaten doğal olarak tuz içermektedir.
Özellikle salam, sosis ve peynir gibi malzemelerde, tuz koruyucu özellikleri nedeniyle kullanılır. Tuz, bakteri ve küf oluşumunu önleyerek bu malzemelerin mikrobiyolojik güvenliğini sağlar. Tuz eksikliği gıda güvenliğini ve ürün raf ömrünü riske atar; bu durumda aynı işlevi görebilecek başka bileşenler veya koruyucular devreye girmek zorunda kalır. Bu tür katkılardan kaçındığımız için belirli ürünlerde gerekli olan minimum tuz oranını tamamen ortadan kaldırmamız mümkün değildir.
Buna rağmen, 2007-2023 yılları arasında dondurulmuş pizzalarımızdaki tuz oranını 100 gram için 1,59 gramdan 1,09 grama kadar düşürmeyi başardık.
2025 yılına kadar, satış ağırlıklı ortalamaya göre tüm pizzalarımızda sofra tuzu içeriğini maksimum 100 gramda 1 gram seviyesine indirmeyi hedefliyoruz.
Dr. Oetker olarak ham madde üreticileri, tedarikçiler ve üniversitelerle iş birliği içinde özellikle pizzalarımız için temel ham maddelerdeki tuz oranını azaltmaya yönelik araştırmalar yürütmekteyiz. Ancak, eklememiz gerekir ki tuzun sahip olduğu özellikler nedeniyle bu süreç önemli zorluklar barındırmaktadır.
Dr. Oetker olarak, yumurta, yumurta akı tozu, peynir ve süt ürünleri, salam ve tavuk eti gibi hayvansal bazlı hammaddeleri önemli miktarda kullanıyoruz. Bu nedenle, tedarik zincirlerimiz boyunca hayvan refahını teşvik etmeyi ve hayvan yetiştirme koşullarını kademeli olarak iyileştirmeyi sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Tedarikçilerimiz için ilgili yükümlülükleri Tedarikçi Davranış Kurallarımızda belirtiyoruz. Ayrıca, genel geçer gerekliliklere ek olarak, hayvan türlerine özel hedefleri tanımlayan bir hayvan refahı satın alma politikası geliştiriyoruz. Bunun yanı sıra, bitki bazlı ürün ve tariflerimizi giderek artırıyor ve ürünlerimizin vegan olarak hazırlanıp hazırlanamayacağını açık bir şekilde iletiyoruz. Böylece, tüketicilerimize hayvansal protein içermeyen bir beslenme şeklini bilinçli olarak tercih etme imkanı sunuyoruz.
Dr. Oetker Sürdürülebilirlik Beyanımız doğrultusunda, 2025 yılı itibarıyla küresel ölçekte yalnızca kafessiz yumurta ve yumurta bileşenleri kullanma taahhüdümüz bulunmaktadır. Avrupa’da bu geçiş tamamlanmış olup, küresel çapta şu an %98,5 oranına ulaşılmıştır. Bu gerekliliği, ilgili ürün spesifikasyonlarımızda ve tedarikçi sözleşmelerimizde açık bir şekilde belirttik ve uyumluluğu ilgili sertifikalarla doğrulamaktayız. Yeni satın alınan şirketler için, mevcut tedarik sözleşmelerine bağlı olarak en fazla üç yıl süreyle geçiş dönemi tanımaktayız.
Ayrıca, 2025 yılı sonuna kadar satın aldığımız tüm tavuk etinin en az Avrupa Tavuk Taahhüdü European Chicken Commitment (ECC) kriterlerini karşılamasını sağlamayı hedefliyoruz. Bu kriterler, yasal gerekliliklerin ötesine geçerek hayvanlara daha uzun bir yaşam, daha iyi hava kalitesi, daha fazla doğal ışık ve daha geniş bir yaşam alanı sunmaktadır. Örneğin, bu standartlara göre metrekare başına maksimum 30 kilogramlık bir stok yoğunluğuna izin verilirken, Avrupa mevzuatına göre izin verilen yoğunluk 42 kilogramdır. Bu yüksek hayvan refahı standartlarını sağlamak için, denetlenen tedarikçilerimizin karşılaması gereken ham madde spesifikasyonlarını belirledik.
2022 yılında, Almanya ve Polonya’daki tesislerimizde üretilen Ristorante Pollo için yalnızca ECC kriterlerine uygun tavuk eti kullandık. Ancak, 2023 yılında tedarik sorunları nedeniyle yalnızca geleneksel tavuk eti kullanabildik. 2024 yılında ise Ristorante Pollo için tekrar standart olarak ECC kriterlerine uygun tavuk eti kullanıyoruz.
Ristorante Pollo ürünümüz, Hollanda, Norveç, Belçika, İspanya, Finlandiya, Portekiz, İsveç, Çekya, Slovakya, Romanya, Litvanya, Birleşik Krallık, İrlanda ve Kanada’da satışa sunulmaktadır.
Ton balıklı pizzalarımızda yalnızca nesli tehlikede olmayan skipjack türü (Katsuwonus pelamis) ton balığı kullanıyoruz. Kullandığımız ton balığı, sürdürülebilir balıkçılık için belirlenen Marine Stewardship Council (MSC) kriterlerine göre sertifikalandırılmış balıkçılıklardan temin edilmektedir. Bu balıkçılıklar, bağımsız değerlendirmelerle güvenli şekilde yönetildiklerini, ton balığı stoklarının uzun vadeli sağlığını koruyarak avlandıklarını ve diğer türler ile ekosistem üzerindeki etkilerini en aza indirdiklerini kanıtlamıştır.
Tedarik zinciri boyunca, MSC sertifikalı balıkçılıklardan gelen balıklar, sertifikasız balık ve deniz ürünlerinden ayrı tutulmaktadır. Çoğu ambalajımızın ön yüzünde bu sertifikaya ait mühür bulunmaktadır; diğerleri ise yakında eklenecektir.
Vanilya, dünya çapında kek, tatlı vb. tariflerle en çok özdeşleştirilen tatlardan biridir. Bu nedenle Dr. Oetker için vazgeçilmez bir bileşendir.
Ürünlerimizde kullandığımız vanilya çekirdekleri, Madagaskar, Komor Adaları, Endonezya ve Papua Yeni Gine'deki yetiştirme bölgelerinden temin edilmektedir. Vanilyayı doğrudan değil, iş birliği yaptığımız tedarikçiler aracılığıyla sağlıyoruz. Bu süreçte, Uluslararası Çalışma Örgütü -International Labor Organization (ILO) standartlarını da içeren uluslararası kabul görmüş kriterlere uygun hareket ediyoruz. Bu standartlar, çevreyi koruma, ham maddelerin kökeni ve ürün kalitesi gibi konularda belirli gereklilikleri kapsamaktadır.
Elbette amacımız, ürünlerimizde kullanılan bileşenlerin sosyal ve çevresel açıdan sorumlu koşullarda üretilmesini sağlamaktır. Bu nedenle, yerel girişimlere giderek daha fazla destek veriyoruz.
Örneğin, 2015 yılında uluslararası gıda üreticileri ve vanilya sektörü tarafından başlatılan Sustainable Vanilla Initiative (SVI) üyesiyiz. Bu girişim, özellikle dünyanın en büyük vanilya üretim bölgesi olan Madagaskar'da, vanilya üretiminin sürdürülebilirliğini ve kalitesini uzun vadede iyileştirmeyi amaçlamaktadır.
Sürdürülebilir vanilya ürünleri tedarik etme çabamız devam ediyor. 2023 yılı itibarıyla kullandığımız vanilyanın %20’sinin sürdürülebilir sertifikalı olması hedeflenmektedir. Bu konuda çeşitli kuruluşlarla görüşmelerimiz de devam etmektedir.
En bilinen ve en popüler aromalardan biri vanilindir. Vanilya çekirdeğinin ana aroma bileşeni olan vanilin, bu çekirdeklerden elde edilerek işlenebilir. Ancak küresel vanilin talebinin yalnızca vanilya çekirdeklerinden karşılanması mümkün değildir. Teorik olarak, her yıl hasat edilen yaklaşık 8.000 metrik ton vanilya çekirdeğinden yalnızca 160 metrik ton vanilin elde edilebilir. Bu miktar, dünya genelindeki yaklaşık 20.000 metrik tonluk vanilin talebinin yüzde birinden daha azına denk gelmektedir ve ihtiyacı karşılamaya yeterli değildir.
Bu nedenle Dr. Oetker, doğal vanilya içeren ürünler sunmanın yanı sıra, vanilin içeren aromalı ürünler de üretmektedir. Bu bilgi, her ürünün ambalajında yer alan içerik listesinde açıkça belirtilmektedir.
Şeker, enerji kaynağı olmanın yanı sıra gıdalarda birçok farklı işlevi de yerine getirir: Lezzet katar, dokuyu ve kıvamı etkiler, ayrıca doğal koruyucu özelliklere sahiptir. Dr. Oetker, ürünleriyle keyifli lezzetler sunarken, aynı zamanda şekerin ölçülü tüketilmesi gerektiğinin de farkındadır. Bu nedenle, şeker kullanımını mümkün olduğunca azaltmayı hedefliyor ve tüm ürünlerimizi titizlikle inceleyerek şeker miktarını lezzetten ödün vermeden nasıl düşürebileceğimizi araştırıyoruz.
Sürdürülebilirlik Beyanımız kapsamında, 2025 yılına kadar tatlılarımızdaki şeker oranını %15, hazır keklerimiz ve un karışımlarımızdaki şeker oranını ise %10 azaltmayı hedefledik.
Soğuk tatlı kategorisinde, bu doğrultuda bazı tarif güncellemeleri şimdiden gerçekleştirildi.. Örneğin, en popüler iki çeşidimiz olan Paula Vanilya Aromalı Puding (çikolata parçacıklı) ve Paula Çikolatalı Puding (vanilya aromalı parçacıklı) ürünlerindeki şeker oranı, 2013'te 14,1 g/100 g iken, 2022'de üç aşamalı bir azaltım süreciyle 10,69 g/100 g seviyesine düşürüldü. Böylece, Paula tatlı serisinin ortalama şeker içeriği artık 12 g/100 g seviyesinin altına inmiş durumda.
2006 ve 2021 yılları arasında, Vitalis serisinin ortalama şeker içeriği, 24,6 g/100 g seviyesinden 18,9 g/100 g seviyesine kademeli olarak düşürüldü (*veriler, satış ağırlıklı ortalamalara dayanmaktadır ve Almanya pazarı baz alınmıştır).
Bazı ürünler için, üretici firmalar katkı maddelerinden tamamen kaçınamazlar; tıpkı aşçılar ya da ev tüketicileri gibi.. Örneğin; keklerin kabarması için kullanılan kabartma tozu gibi katkı maddelerine ihtiyaç vardır. Katkı maddeleri (aynı zamanda E-numaraları olarak da bilinir) gıda üretiminde her zaman kullanılmıştır, güncel durumda da zengin ve yüksek kaliteli gıda tedariğinin mümkün olabilmesi için katkı maddelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu maddeler, gıdanın güvenliğini ve raf ömrünü sağlamakla kalmaz, aynı zamanda gıda israfını da azaltır. Dr. Oetker, quantum satis ilkesine uyar: katkı maddesini mümkün olduğunca az ve yalnızca gerekli olduğu kadar kullanır. Teknolojileri geliştirme ve reçeteleri iyileştirme çalışmaları sayesinde, Dr. Oetker yıllardır katkı maddelerini azaltmak ve katkı maddesi kullanmayan yeni ürün serileri geliştirmek için çalışmaktadır.
Dr. Oetker, mümkün olduğunda ürünlerinde doğal aroma vericiler kullanır. Sadece "doğaya benzer" aroma verici maddeler, doğal aroma verici maddeler ve Avrupa aroma verici düzenlemesine uygun olarak onaylanmış ve değerlendirilmiş aroma verici özleri kullanır. Doğal aroma özleri, örneğin vanilya özü, bu tür bir onaya gerek duymaz. Bunlar, bitkilerden, hayvanlardan ve mikroorganizmalardan elde edilen gıda ve maddelerden alınır ve doğal aroma maddelerinin bir karışımını içerir. Kullanılan aroma vericiler, geçerli etiketleme yönetmeliklerine uygun olarak, içerik listesindeki bileşenler arasında açıkça belirtilir.
Aroma vericiler, tadın korunması, ürünün desteklenmesi ve geliştirilmesi için kullanılır. Üründeki orijinal tat karakteri genellikle korunur. Aroma vericiler, yoğunlukları nedeniyle yalnızca çok küçük miktarlarda kullanılır. Genellikle hemen tüketildiği için evde yapılan yemeklerin aksine, sanayi üretimi gıdalar işlenme, depolama ve taşıma sırasında orijinal tatlarını kaybedebilir. Ayrıca, tamamen doğal ürünlerde, örneğin çileklerde, her çilek aynı tadı vermez. Bunun nedeni, olgunlaşma derecesine bağlı faktörlere bağlı olabilir. Ancak tüketiciler her zaman neredeyse aynı tadı beklerler. Bunu sağlamak için, gıda üreticileri, gerektiğinde ürünlerinde aroma vericiler kullanır - Dr. Oetker de bu konuda istisna değildir.